Anasayfa / Eğitim / Yazmayı Yeniden Keşfetmek: YAZBEG’in Doğuşu
Yazmayı Yeniden Keşfetmek: YAZBEG’in Doğuşu

Yazmayı Yeniden Keşfetmek: YAZBEG’in Doğuşu

Bazen sınıfta tanık olduğunuz tek bir an, yıllarca sürecek bir yolculuğun başlangıcı olabilir. Akademik koordinatör olarak en çok keyif aldığım şeylerden biri, özellikle yabancı dil öğretmenlerinin dil öğretim yaklaşımlarını incelemekti. Yazma üzerine derin düşünmeye başlamamın arkasında da böyle bir sınıf gözlemi yatıyor.

Okulumuzdaki native İngilizce öğretmenlerinin writing workshop derslerine misafir olduğumda, üçüncü-dördüncü sınıf öğrencilerinin İngilizcede Türkçeden daha iyi yazabildiklerini görmek beni hem hayran bırakmış hem de derin bir şekilde düşündürmüştü. Ders sonunda şaşkınlığımı paylaştığım İngilizce bölüm başkanımız Moira Simes gülümseyerek şunu söyledi:
“Aslında siz de Türkçede böyle bir yazma öğretimi yapıyor olsanız biz bu kadar zorlanmayız.”

Zorlanmak konusunda şaka yapıyor olmalıydı; çünkü öğrencilerin ikinci dilde ana dillerinden daha iyi yazdıkları apaçık ortadaydı. İşte Türkçe derslerinde de yazma atölyesi modelini kullanmaya karar vermemin ilk tohumları o anda atıldı.

Bu farkındalık beni uzun soluklu bir araştırma sürecine yöneltti. İlk kaynak desteğini Moira’dan aldım. Zaman içinde yazma öğretimi üzerine dünyada incelemediğim müfredat neredeyse kalmadı. Bu süreçte ufak ufak paylaşımlar da yapmaya başladım. İşte o paylaşımlardan birinin ardından telefonum çaldı. Telefonun ucundaki ses, eğitimde beceri geliştirme alanında sıra dışı projelere imza atmış olan Kenan Çağlar Dükel’di. Sesindeki heyecanı hâlâ hatırlıyorum:
“Hadi gel, güçlerimizi birleştirelim.”

Bu cümle, yıllardır içimde büyüyen fikre adeta can suyu oldu. Kenan’ın matematiksel beceriler üzerine geliştirdiği yenilikçi bakış açısı ile benim yazma öğretimine dair derinleşen araştırmalarım bir araya geldi. Süreç temelli yazma, yazma atölyesi modeli ve anlamaya dayalı tasarımın sentezinden doğan bu yapıya, Kenan’ın geliştirdiği MATBEG modelinden ilham alarak YAZBEG adını verdik. Böylece MATBEG işbirliği ile YAZBEG’in temellerini atan yolculuğumuza başlamış olduk.

İkimiz de şunu çok iyi biliyorduk: Eğitimde gerçek dönüşüm, yalnızca bilgi aktarmakla değil; çocuklara kendi öğrenme süreçlerinin sahibi olma cesaretini vermekle mümkündü. Bir telefon konuşmasıyla filizlenen bu fikir, bugün yüzlerce öğrencinin yazma serüvenine yön veriyor.

Geçen yıl ilk adımı 5. sınıf ürünlerimizle attık. Bugün ise ilkokul 3’ten 6. sınıfa kadar tüm sınıf düzeyleri için farklı türleri kapsayan ünitelerle yolumuza devam ediyoruz. Her ünite, öğrencilerin yazma sürecini adım adım takip etmelerini sağlayan bir öğrenci kitapçığı ile destekleniyor. Bu kitapçıklar, yazma atölyesi boyunca öğrencilerin “Yazarın Defteri” olarak kullandıkları kişisel çalışma alanı niteliğinde. Ayrıca, ünitelerde öğrencilerin yazma becerilerini desteklemek amacıyla özel olarak tasarlanmış yazma aparatları da yer alıyor.

Öğrenciler için olduğu kadar öğretmenler için de kapsamlı bir destek sistemi mevcut. YAZBEG’de tüm üniteler için hazırlanmış bir öğretmen kullanım kılavuzu da bulunuyor. Bu kılavuzda programın felsefesi, ünite hedefleri, ders akış yapısı, strateji önerileri ve sınıf içi uygulama önerileri yer alıyor. Bunun yanı sıra, her üniteye özel hazırlanmış ayrıntılı ünite ve ders planları da öğretmenin süreci adım adım takip etmesini kolaylaştırıyor. Böylece öğretmen yalnızca ne öğreteceğini değil, nasıl öğreteceğini de net bir yol haritası üzerinden takip edebiliyor.

Bununla birlikte YAZBEG’i özel kılan şey, yalnızca materyaller değil; yazma öğretimine getirdiği yeni bakış açısı.

Neden YAZBEG?

Nancy Atwell’in şu sözü YAZBEG’in felsefesini en iyi özetleyen cümlelerden biri:
“Yazmak isteyen bir çocukla, yazmaya zorlanan bir çocuk arasında dağlar kadar fark vardır.”

Peki çocuklar neden yazmaya zorlanır? Bunun cevabı, yıllardır süregelen geleneksel yazma öğretiminde saklı. Öğrenciler genellikle kendi seçmedikleri konular üzerine ve kısıtlı bir zaman diliminde yazmaya zorlanır. Böyle olunca yazdıkları, çoğu zaman yalnızca öğretmenin istediğini yerine getirme çabasına dönüşür.

Oysa yazmak isteyen çocuk bambaşkadır. Bir fikri paylaşmanın heyecanını taşır; sözcükler onun için birer malzemedir. Kurar, bozar, yeniden kurar. Yazarken öğrenir, düşündükçe derinleşir ve düşündüğünü ifade ettikçe özgürleşir.

İşte YAZBEG’in çıkış noktası, yazmaya zorlanan çocukla yazmak isteyen çocuk arasındaki uçurumu kapatmak. Hedefimiz, her öğrencinin yazıyı bir ödev olarak değil; kendi sesini duyurabileceği bir alan olarak görmesi. 

Yazma Bir Yolculuktur

YAZBEG’de yazma, tek oturumluk bir görev değil; zamana yayılan bir yolculuktur. Her ünite yaklaşık altı haftaya yayılır. Öğrenciler fikirlerini geliştirir, taslak oluşturur, geri bildirim alır, yazısını gözden geçirir ve yeniden yazar. Yolun sonunda çoğu öğrenci ilk taslağıyla son hâlini yan yana koyduğunda şaşkınlıkla sorar:
“Bunu gerçekten ben mi yazdım?”

YAZBEG’in Dayandığı Altı Strateji

YAZBEG’de yazmayı bir ifade alanına dönüştüren şey, altı temel stratejidir. Bu stratejiler yalnızca bir liste değil; sınıfta, yazma sürecinin her adımında hayat bulan uygulamalardır.

1. Öğrenci Seçimi

Öğrenci seçimi, yazıyı sahiplenmenin ilk adımıdır. Kendi seçtiği konu üzerine yazan bir çocuk, hem daha çok şey söyleyecek motivasyona sahip olur hem de yazıya gerçek bir özgünlük katar. İlgi duyduğu, deneyimlediği veya güçlü duygular beslediği konular üzerine yazmak, öğrencinin yazma sürecine derinlik kazandırır. Böylece yalnızca “yazı yazan” biri değil, kendi fikirlerini inşa eden bir yazar hâline gelir.

2. Yazmaya Ayrılan Süre

Doğru rehberlik ve yeterli zaman verildiğinde her çocuk anlamlı metinler üretebilir. Bir fikrin olgunlaşması zaman alır: cümlelerin birbirine bağlanması, bir düşüncenin yazıya dökülmesi, sonra o yazının gözden geçirilmesi, değiştirilmesi, yeniden yazılması…

Geleneksel yazma uygulamalarında çoğu zaman öğrencilere 40 dakika süre verilir ve bu sürede plan yapmaları, yazmaları, düzeltmeleri ve paylaşmaları beklenir. Bu beklenti, öğretmenleri yayımlanmaya hazır olmayan ilk taslaklarla baş başa bırakır. Oysa öğrencilerin sunduğu şey aslında yalnızca ilk taslaktır. Bir yazarın ilk taslağını baskıya verdiğini düşünebiliyor musunuz?

İşte bu yüzden hata bulma yaklaşımından vazgeçip sürece odaklanmalıyız. YAZBEG’de yazma, zamana yayılan bir yolculuktur. Öğrenciler fikirlerini geliştirmek, cümlelerini yeniden kurmak ve yazılarını olgunlaştırmak için zaman bulur; böylece hem yazılarının sorumluluğunu alır hem de yazım kurallarını doğal akış içinde öğrenir.

Ama yalnızca zaman vermek yetmez; çocukların o zamanı nasıl kullanacaklarını da bilmeleri gerekir.

3. Net ve Görünür Hedefler

İşte bu noktada netlik devreye girer. Belirsizlik öğrencide kaygı yaratırken net hedefler güven verir.

Her ünitenin başında üç temel sorunun cevabı öğrencilerle paylaşılır:

  • Bu ünitede ne öğreneceğim?
  • Nasıl bir yazı ortaya koyacağım?
  • Hangi kriterlere göre değerlendirileceğim?

Bu şeffaflık hem öğretmen hem de öğrenci için bir pusula gibidir. Ne yazacağını, nasıl yazacağını ve neden yazacağını bilen öğrenciler, yazıya başlarken kendilerini güvende hissederler.

4. Doğrudan Strateji Öğretimi

Yazmak, konuyu verip “Sessiz ol ve yaz!” denilerek öğretilmez. Öğrencilerin somut yazma araçlarına ihtiyaçları vardır.

YAZBEG’de her mini ders, tek bir stratejiye odaklanır. Öğretmen bu stratejiyi sınıfta yüksek sesle modelleyerek gösterir, ardından öğrenciler kendi yazılarında dener.
Örneğin:

  • Yazıya ilgi çekici bir başlangıç yapmayı,
  • Olayları duyusal ayrıntılarla canlandırmayı,
  • Yazılarını dinamik diyaloglarla zenginleştirmeyi öğrenirler.

Stratejiler küçük adımlar hâlinde öğretildiğinde, yazma süreci göz korkutucu olmaktan çıkar ve adım adım gelişen bir beceriye dönüşür. YAZBEG’in kullandığı elliye yakın yazma stratejisi, hem öğrencilerin hem de öğretmenlerin stratejisi repertuarlarını hiç olmadığı kadar zenginleştirir.

5. Zamanında Geri Bildirim

Haftalar sonra verilen dönütler çoğu zaman etkisizdir; çünkü öğrenci yazısından kopmuştur. YAZBEG’de geri bildirim sürecin tam içindedir.

Öğretmen, öğrenci yazarken yanında olur. Kimi zaman küçük bir soru, kimi zaman yönlendirici bir yorumla öğrencinin düşüncesini açmasına yardımcı olur. Ayrıca akran geri bildirimi ve öz değerlendirme etkinlikleri, yazıyı geliştirdiği kadar öğrencinin yazar kimliğini de güçlendirir.

6. Öğretmen Modellemesi

Geleneksel yazma anlayışında öğretmen, kırmızı kalemle hataları düzelten kişidir. YAZBEG’de ise öğretmen, öğrencilerle birlikte yazan, düşünen, hata yapan ve bunu paylaşan bir yazardır.

Lucy Calkins’in dediği gibi:
“Yazı yazmayı öğretmek, öğrenciye sadece ne yapması gerektiğini söylemek değil; hissettiklerini ve düşündüklerini yazıya nasıl dönüştüreceklerini göstermektir.”

Bu yüzden YAZBEG’de öğretmen sürecin dışında değil, tam kalbindedir. Yazmak, yalnız yürünmeyen bir yolculuktur; öğretmen, o yolun ilk adımlarını öğrencilerle birlikte atan kişidir.

Altı stratejiyi, daha da ayrıntılandırmak mümkün ama asıl dönüşüm, bunların sınıf içinde bir bütün olarak kullanılmasıyla gerçekleşiyor. Öğrenci seçimi, yazmaya ayrılan süre, net hedefler, strateji öğretimi, geri bildirim ve öğretmen modellemesi birleştiğinde yazma, öğrenciler için bir zorunluluk değil; fikirlerini özgürce inşa ettikleri bir yolculuğa dönüşüyor.

YAZBEG’in hayali de tam olarak bu: Yazmayı bir ödev olmaktan çıkarıp bir keşif alanı hâline getirmek. Her öğrencinin kendi sesini bulabildiği, her öğretmenin güvenle rehberlik edebildiği sınıflar yaratmak. 

Aysun Yağcı

Hakkında Aysun Yağcı

Öğretmenlik deneyimlerimi, kendimce doğrularımı, okuduklarımı, aldığım eğitimleri, çıkarımlarımı paylaşmaya devam ediyorum.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Scroll To Top