Okullarda yaptığım eğitimlerde, hizmet içi çalışmalara verilen önemin kurumlar arasında ciddi farklılık gösterdiğini görüyorum. Bazı kurumlarda okul yöneticileri; hizmet içi eğitimlere aktif olarak katılıyor, öğretmenlerle grup çalışmalarında fikir üretiyor, tartışmalara dâhil oluyor ve eğitim sonrası ekipleriyle somut eylem planları belirliyor. Bu tavır, hem o okulda öğrenmeye değer verildiğini hem de sürecin yalnızca öğretmenlere bırakılmadığını gösteriyor.
İki sene önce davet edildiğim bir kurumda, okul müdürünün ve yardımcılarının yanı sıra okulun kurucu temsilcisinin ve genel müdürünün de öğretmenlerle aynı masalarda üstelik mış gibi yapmadan eğitimin sonuna kadar aktif bir şekilde katıldıklarını gözlemleme şansım oldu. Böylesi anlar, öğretmenlere verilen değerin somutlaştığı en kıymetli örnekler. Ne yazık ki her zaman bu kadar güçlü örneklerle karşılaşmıyoruz.
Bazı okullarda yöneticiler hizmet içi eğitim programını yalnızca takvimde doldurulması gereken bir görev gibi görüyor. Eğitim boyunca kendi odalarından hiç çıkmıyor, sürece katkı sunmuyor ve sonunda öğretmenlere en fazla “Nasıl geçti?” diye soruyorlar. Bunlar arasında kanımca en çekilmez olanları, sadece açılış konuşmasında ve en sondaki çiçek-plaket verme kısmında boy gösterenler. Bu tutum, aslında şu gizli mesajı veriyor: “Ben oldum, ben tamamım, benim çok daha önemli işlerim var; siz gelişin.” Bu yaklaşım, ister istemez okuldaki öğrenme kültürününe çok büyük zarar veriyor.
Üçüncü bir grup da çok istemelerine rağmen eğitimlere katılacak zamanı bulamayan, iyi niyetli ama plansız yöneticiler. Bu yöneticiler aslında sürecin değerini biliyor, hatta katılmayı arzuluyor; fakat yoğunluklarını önceden planlamadıkları için çoğu kez eğitimleri kaçırıyorlar.
Bununla birlikte çok az sayıda okula nasip olan öğretimsel liderler de tanıdım. Öğretmenlerden tüm beklentilerini birebir modelleyen liderlerden bahsediyorum. Diyelim ki 40 dakikalık bir dersin yüzde yetmişlik bölümünde öğrenci aktif olmalı, öğretmenin anlatım yaptığı bölüm dersin yüzde otuzunu geçmemeli kuralının olduğu bir okul düşünelim ve yöneticimiz sene başında öğretmenlere okulun beklentilerini açıklıyor olsun. Bir saat boyunca slayt okuyan yöneticiyi mi ciddiye alırsınız, yoksa olması gerekeni modelleyen ve öğretmenleri eğitim boyunca aktif tutan yöneticiyi mi?
Gördüğümüz bu farklı tavırlar, hizmet içi eğitimlerin okuldaki tüm paydaşlar için nasıl bir değer taşıdığını gözler önüne seriyor. Şimdi bu katılımın öğretmenlere, yöneticilere ve okul kültürüne katkılarını daha yakından inceleyelim:
1. Öğretmenler Açısından: Güven ve Motivasyon
Öğretmenler, yöneticilerini kendi yanlarında eğitimlere katılırken gördüklerinde güçlü bir güven duygusu yaşarlar. Bu durum, kendilerine değer verildiğini hissetmelerini sağlar ve “Bu yolculukta yalnız değiliz.” düşüncesi pekişir. Yöneticilerin “Ben de sizinle birlikte öğreniyorum.” mesajı, öğretmenlerin motivasyonunu ciddi biçimde artırır.
Katılım göstermeyen yöneticiler ise istemeden de olsa şu mesajı vermiş olur: “Bu eğitimler okulumuz için öncelikli değil.”
2. Yöneticiler Açısından: Sosyal ve Duygusal İklim
Bir yöneticinin eğitime dâhil olması yalnızca bilgi edinmek anlamına gelmez, okulun sosyal ve duygusal iklimini de güçlendirir.
Ayrıca yöneticiler, bu eğitimlere katılarak yıl boyunca öğretmenlere somut kriterlere dayalı geri bildirim verme olanağı elde ederler. Böylece yalnızca gözleme dayalı değil, paylaşılan ölçütlere yaslanan adil ve geliştirici dönütler sunulabilirler.
3. Okul Kültürü Açısından: Şeffaflık ve Güven
Kalıcı bir öğrenme kültürünün oluşması için yalnızca başarı örneklerinin değil hem öğretmenlerin hem de yöneticilerin kendi öğrenme süreçlerini, belirsizliklerini ve keşiflerini açıkça paylaşmaları gerekir. Yöneticilerin eğitimlere aktif katılımı, bu şeffaflık ortamını güçlendirir ve güven duygusunu pekiştirir.
4. Ortak Amaç ve Hedefler
Bir okulun hedefleri yalnızca yönetim tarafından belirlenip dayatıldığında, öğretmenlerin bu hedeflerle bağ kurması güçleşir. Dolayısıyla yöneticilerin eğitimlerde bulunması, yalnızca içeriğe hâkim olmaları için değil, hedefleri öğretmenlerle birlikte anlamlandırmaları için de kritik önem taşır.
Katılımın değerini böylece netleştirdik. Şimdi gelin, bu süreçlerin dışında kalan bir yöneticinin hangi fırsatları kaybettiğine bakalım.
Bir okul yöneticisi, öğretmenlerin gelişim sürecine katılmadığında neleri gözden kaçırmış olur?
Katılım göstermeyen bir yönetici, öğretmenlerin hangi alanlarda desteğe ihtiyaç duyduğunu doğrudan göremez ve yıl boyunca verdiği geri bildirimler çoğu zaman yüzeysel kalır. Öğretmenlerin yanında olmamak, farkında olmadan “bu süreç önemsiz” mesajı verir ve motivasyonu düşürür. Eğitimlerde kurulan güven ortamına dahil olmayan yönetici, öğretmenlerle bağını zayıflatır; ortak hedefler, vizyon ve öğrenme kültürü de bu nedenle zedelenir. Dahası, öğretimsel liderlik sergileyen yöneticilerin sahip olduğu en güçlü etkiyi —model olma fırsatını— kaybederler.
Peki bu noktada farklı yönetici tipleri için yol haritası ne olabilir?
İlk gruptaki yöneticilerin yapabileceği bazı küçük ama etkili adımlar bulunuyor. Öncelikle, eğitimlere gerçekten katılarak öğretmenlerin yanında olduklarını göstermeliler. Katıldıklarında ise yalnızca izleyici kalmak yerine, grup çalışmalarına dahil olup fikirlerini paylaşmalı ve tartışmalara katkı sunmalılar. Eğitim tamamlandığında ise yaptıkları gözlemleri okulun vizyonuyla ilişkilendirmek, öğrenilenlerin hayata geçirilmesi açısından kritik bir adım olacaktır.
İyi niyetli ama plansız yöneticiler için ise çözüm planlamada yatıyor. Onlar da eğitim takvimini yılın başında kendi ajandalarına sabitlemeli, acil işlerin eğitimleri kesintiye uğratmaması için önleyici düzenlemeler yapmalı ve katılamadıkları oturumlar için öğretmenlerle kısa değerlendirme toplantıları düzenleyerek eğitimin etkisini değerlendirmeliler.
Öğretimsel liderlere gelince… Onların en büyük gücü, zaten söyledikleriyle yaptıklarının uyumlu olmasıdır. Öğretmenlerden beklediklerini yalnızca sözleriyle değil davranışlarıyla da gösterirler. Model olmak, her zaman için anlatmaktan daha güçlüdür.
Öyleyse başta sorduğumuz soruya artık net bir yanıt verebiliriz: Evet, okul yöneticileri hizmet içi eğitimlere mutlaka katılmalıdır. Çünkü onların yokluğu yalnızca bir sandalyenin boş kalması değil; öğretmenlerin motivasyonunun, okulun sosyal ikliminin ve ortak hedeflerin de eksilmesi demektir.
Birlikte öğrenmeyen bir okul, birlikte başaramaz.
Aysun Yağcı