Anasayfa / Eğitim / Akıllı Telefonsuz Bir Çocukluk Mümkün mü?
Akıllı Telefonsuz Bir Çocukluk Mümkün mü?

Akıllı Telefonsuz Bir Çocukluk Mümkün mü?

Yedi yıl önce İngiltere’ye taşınan aile dostlarımızla Türkiye’ye her geldiklerinde mutlaka görüşürüz. Çocuklarımız neredeyse birlikte büyüdü. Haliyle bir araya geldiğimizde sohbetin dönüp dolaşıp eğitime ve çocuklara gelmesi kaçınılmaz oluyor.

Bu kez arkadaşım, çocuğunun sosyal medya bağımlılığından duyduğu üzüntüyü paylaştı. Söz arasında İngiltere’de bu durumdan rahatsız olan ebeveynlerin başlattığı ve giderek büyüyen bir oluşumdan bahsetti: Smartphone-Free Childhood yani Akıllı Telefonu Olmayan Çocukluk hareketi.

Akşam eve döner dönmez merakla araştırdım. Gördüklerim, son yıllarda içimde sık sık yankılanan bir düşünceyi yeniden canlandırdı: Biz ne zaman çocukluğu “ekran süresiyle” ölçer olduk?

Bu yazıda hem bu konuda karşılaştığım kaynakları paylaşmak hem de kendi ebeveynlik serüvenimize içsel bir bakış sunmak istiyorum. Ama baştan söyleyeyim: Bu yazı “Bakın biz ne kadar doğru yaptık.” yazısı değil. Çünkü çocuk yetiştirirken doğru yaptıklarımız kadar “keşke” dediklerimiz daha fazla.

Çocuk yetiştirmek tek bir neden-sonuç ilişkisine indirgenmeyecek kadar karmaşık olmakla birlikte yine de geriye dönüp baktığımızda iyi ki öyle yapmışız dediğimiz birkaç şeyden biri: Oğlumuza akıllı telefonu çok geç vermek.

Oğluma ilk akıllı telefonunu, şehir dışında yatılı bir liseye başladığında aldık. O zamana kadar tableti de yoktu. Yalnızca 7. sınıfta, artık tek başına bir yerlere gitmeye başladığında acil durumlarda iletişim kurabilsin diye eski usül bir tuşlu telefon almıştık. Kendi bilgisayarı da ancak lise hazırlıkta oldu; öncesinde tüm ödevlerini aile bilgisayarında yapardı.

Bunun sonucunda, yıllar boyunca hiç sosyal medya hesabı olmadı. Bilgisayarda oyun oynamadı. Daha da ilginci, lise yıllarında da her türlü imkân elinin altındayken bile sosyal medyadan kendi isteğiyle uzak durmayı sürdürdü. Bunda akıllı telefonlardan mümkün olduğunca uzak kaldığı yıllarda geliştirdiği alışkanlıkların etkisinin büyük olduğunu düşünüyorum.

Peki hiç sorun yaşamadık mı? Elbette yaşadık. Ortaokul yıllarında, telefonu olmadığı için arkadaş sohbetlerinin dışında kaldığını hissettiği dönemler oldu. Bazı hafta sonları, arkadaşlarımızla dışarı çıktığımızda diğer çocuklar ellerindeki tabletlerle sessizce oyun oynarken o kenarda yalnız kalıyor, bir süre sonra da sıkıldığı için bu buluşmalara gelmek istemiyordu.

Bu tür anlarda biz de kararsız kaldık: “Acaba onu gereksiz mi zorluyoruz?” diye düşündüğümüz çok oldu. Üstelik etrafınızdaki kimse bu konuda hassasiyet göstermiyorsa çabalarınız bir süre sonra rüzgâra karşı yürümeye benziyor. 

İşte bu nedenle Smartphone-Free Childhood hareketi bana umut verdi. İngiltere’de binlerce ebeveyn, çocuklarına akıllı telefonu olabildiğince geç verme kararı alarak ortak bir taahhüt oluşturmuş.
Temel fikir şu:

“Eğer yalnız değilsek direnmek daha kolay.”

Bu oluşum, çocuklara yasak koymaktan çok, çocukluk alanını korumayı amaçlıyor.

Araştırmalarım sırasında Jonathan Haidt’ın yetişkinler için kaleme aldığı The Anxious Generation” (Kaygılı Kuşak: Çocuklarımızı Sanal Dünyaya Nasıl Kaptırıyor ve Ruh Sağlıklarını Nasıl Tehlikeye Atıyoruz?) kitabına da denk geldim. Sosyal medyanın çocukluk, ergenlik ve ruh sağlığı üzerindeki etkilerini bilimsel verilerle anlatan bu kitap, Smartphone-Free Childhood hareketinin düşünsel temelini oluşturuyor. Haidt, modern çağın çocuklarını “sanal dünyada büyüyen ilk nesil” olarak tanımlıyor ve şu soruyu soruyor:

“Çocuklarımızı dijital bir deneyin denekleri hâline mi getirdik?”

Ona göre çözüm, çocuklardan ekranı almak değil; çocukluğu geri vermek. Yani oyun, arkadaşlık, doğa, keşif ve dayanıklılık gibi eski ama güçlü bağları yeniden kurmak. Araştırmaların, gençlerde depresyon ve kaygı oranlarının 2010’lardan sonra dramatik biçimde arttığını ortaya koyduğunu öğrenince kitabı hemen sipariş ettim.

Kitap tanıtım yazısında vurgulandığı gibi, bu mesele yalnızca teknolojiyle değil, çocukluk kültürünü yeniden kurmakla ilgili. Ekranı değil, çocukluğu merkeze alan bir anlayış geliştirmek; oyun, merak ve dayanıklılığı yeniden hatırlamak gerekiyor.
Peki bunu nasıl yapabiliriz?
Aşağıda, hem ebeveynler hem de okullar için atılabilecek bazı basit ama etkili adımları paylaşıyorum.

Ebeveynlere Öneriler

  • Akıllı telefonu erteleyin: Küçük yaşta telefon edinmek “bağlantı” değil, yalnızlık ve kaygı getiriyor.
  • Tuşlu veya sınırlı telefon seçin: Acil durumlar için temel iletişim sağlayan bir cihaz yeterlidir.
  • Sosyal medya için yaş sınırı koyun: Ergenlikte beyin hızla şekillenir; bu dönem reklam ve algoritma manipülasyonlarına en açık zamandır.
  • Aile paktı oluşturun: Diğer ebeveynlerle birlikte “erken telefon yok” kararı almak çocuk üzerinde yalnızlık hissini azaltır.
  • “Ekransız eğlence”yi teşvik edin: Gerçek oyun, doğa, sanat ve spor etkinliklerini günlük yaşamın parçası yapın.
  • Çocuğunuzun bir işi kendi başına yapmasını sağlayın: Örneğin tek başına markete gitmek, bir yemeği tek başına hazırlamak.
  • Beyin sağlığını koruyun: Uyku, dikkat ve duygusal dengeyi bozan bildirim akışlarını sınırlayın; telefon gece odada kalmasın.
  • Model olun: Çocuklar gördüklerini kopyalar; ebeveynin ekran alışkanlığı çocuğun normudur.
  • Küçük topluluklar kurun: Aynı değerlere sahip ailelerle ortak etkinlikler planlayın; yalnız kalmadığınızı hissedersiniz.

Okullara Öneriler

  • Sosyal medya okuryazarlığı dersi verin: “Bağlantı” ve “bağımlılık” arasındaki farkı tartışın; algoritmaların duygular üzerindeki etkisini öğretin.
  • “Ekransız gün” uygulaması başlatın: Haftada bir gün öğrencilerin tamamen çevrimdışı etkinliklerle vakit geçirmesini sağlayın.
  • Yalnızlık ve kaygı üzerine rehberlik oturumları düzenleyin: Gençlerin sosyal medyada yaşadığı izolasyon hissini fark etmelerini sağlayın.
  • Okul-aile birliklerinde bilgilendirme yapın: Velilerle “ortak telefon politikası” belirleyin; çocuklar arasında eşitlik duygusu korunur.
  • Gerçek topluluk duygusunu yeniden kurun: Gruplar, projeler ve açık hava etkinlikleriyle öğrencilerin birlikte üretmesini teşvik edin.

Öğretmenlere Öneriler

  • Dijital farkındalık sohbetleri düzenleyin: “Gerçek eğlence” ve “dijital eğlence” arasındaki farkı tartışın. Öğrencilerden kendi gözlemlerini paylaşmalarını isteyin: Ne zaman gerçekten iyi hissediyorlar, ne zaman ekranın onları tükettiğini fark ediyorlar?
  • Algoritmaları çözümleyin: Sosyal medya akışlarının nasıl çalıştığını, bildirimlerin neden dikkat çektiğini birlikte analiz edin. Öğrenciler, dijital dünyanın ardındaki psikolojiyi anladıkça daha bilinçli kullanıcı olur.
  • Sınıfta ekran yerine etkileşimi merkeze alın: Grup oyunları, rol canlandırmaları, açık uçlu tartışmalar ve yaratıcı yazma çalışmalarıyla yüz yüze iletişimi canlandırın.
  • Gerçek bağ kurma anları yaratın: Her hafta birkaç dakikayı “bağlantı molası”na ayırın. Bu sürede öğrenciler birbirine soru sorabilir, gününü paylaşabilir veya birlikte kısa bir yaratıcı etkinlik yapabilir.
  • Öğrencileri üretici konuma geçirin: Dijital denge temalı afiş, kısa video veya hikâye tasarımı gibi mini projelerle farkındalık mesajlarını kendilerinin üretmelerini sağlayın.
  • Kendi modelinizi gösterin: Ders başında telefonu görünür biçimde kaldırmak, ekran sürenizi paylaşmak ya da “Ben de şu saatten sonra bildirimleri kapatıyorum.” demek, öğrencilerde güçlü bir etki bırakır.

Smartphone-Free Childhood yalnızca bir farkındalık kampanyası değil; ebeveynler, öğretmenler ve okullar için somut adımlar sunan kapsamlı bir kaynak merkezi.
Sitede şunları bulabilirsiniz:

  • Ebeveyn Rehberleri: Telefon verme yaşı, sosyal medya sınırları ve evde ekran dengesini kurma konusunda pratik adımlar
  • Aile Anlaşması Şablonları: Evin içinde “ekransız zaman” ve “birlikte oyun” alanları yaratmak için hazırlanmış sözleşme örnekleri
  • Okul Politikası Araç Kiti: Akıllı telefonsuz okul kültürü oluşturmak isteyen yöneticiler ve öğretmenler için hazır politika taslakları ve velilere yönelik iletişim materyalleri
  • Poster ve Kampanya Şablonları: Okullarda farkındalık oluşturmak için kullanılabilecek afiş ve Canva taslakları
  • Ders ve Etkinlik Fikirleri: Öğrencilerle dijital dikkat, sosyal medya etkisi ve çevrimdışı iletişim üzerine konuşmak için hazırlanmış etkinlik planları
  • Bırakın Büyüsün Deneyimleri: Öğrencilerin küçük bağımsızlık adımlarıyla özgüven kazanmalarını destekleyen örnek projeler

Tüm bu kaynaklar, çocukluğu dijital gürültünün içinden yeniden duyabilmemiz için bir davet. Çocuğuna akıllı telefon almak için “biraz daha bekleyelim” diyen her anne-baba, çocukluk kültürünü koruyan görünmez bir savunucuya dönüşüyor.

Ekranı geciktirmek, oyunu, merakı, sohbeti ve sıkılmayı — yani insan olmanın yavaş ritmini — hatırlayabilmemizi sağlıyor.

Ve belki de bugünün en cesur eylemi; bağlantıyı kesip yeniden gerçekten bağ kurabilmekte.

Aysun Yağcı

Hakkında Aysun Yağcı

Öğretmenlik deneyimlerimi, kendimce doğrularımı, okuduklarımı, aldığım eğitimleri, çıkarımlarımı paylaşmaya devam ediyorum.

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Required fields are marked *

*

Scroll To Top